30 Nisan 2009 Perşembe

derya kuzusu bunlar


kendi adıma insanları kandırmak, yalan haber vermek, dezenformansyon yaratmak gibi hobilerim var. birisini kandırabileceğimi anladığım an dayanamıyorum kuruveriyorum sahneyi. aşağıdaki log daha 1 dakika önce çatır çatır -amiyane tabirle- yediğim maralcan emre'yle aramızda geçen bir konuşmaya ait.

nocode:
oğlum sen yarın akşama kadar bitirirsin lan

nocode:
benimle maça gel

heffer:
neyi lan

heffer:
ahahhaa

nocode:
hadi koçum

heffer:
bu bi teklif mi

nocode:
hadi aslanım

nocode:
haaagi haaaagi haaaagiiiii

heffer:
baros ve kewell oynamıcakmış

nocode:
saçmalama mualla

nocode:
cidi misin?

heffer:
hee

nocode:
ben nonda oynamayacak sadece diye duydum

heffer:
gs.org da yazıyo

nocode:
hadi lan

heffer:
biri idmanda ayak bileeğini incitmiş

heffer:
kivıl

heffer:
baroşuda bülentçiim kesicekmiş

nocode:
fak

heffer:
aç bak kardiş

heffer:
bakması bedava

heffer:
bizde yalan yok

heffer:
o yüzden zor diyorum

nocode:
hayatta gitmem lan

nocode:
ben gitmeden önce son bi kez kivıl izleme gazındaydıö

heffer:
2 adam için gidiyosun ya

heffer:
çılgınsın

nocode:
1 adam

nocode:
baros burda daha

heffer:
o da var

heffer:
ne kadardı biletler

nocode:
24

nocode:
oğlum hani

nocode:
yamzıyo burda

heffer:
nerde yamzıyo

nocode:
gs orgda

heffer:
zaten ben yazıyorum belki o yüzden yamzıyodur

heffer:
tıkıdı tıkıdı tıkıdı fırşşşş

heffer:
(daktilo efekti)

heffer:
yazıyörrr yazıyörrr yazıyörrrr

nocode:
aushauhsuash

heffer:
kürşat demirer götünün derinliklerinden yazıyor

nocode:
ibneleeeer

heffer:
ibneler ama komik ibneler

nocode:
baros'u bülent kesecekmiş kısmından kıllandım zaten de

heffer:
ben galiba bloga koycam bunu

heffer:
kusura bamyazsan

nocode:
kesecek olsa bile resmi sitede ne işi var?

heffer:
dimi lan

nocode:
aueuahea

heffer:
duhsfuhsduhkhdsf

nocode:
rica ederim

heffer:
bülentten açıklama "KESİCEM"

nocode:
koyacak başka bi bok bulamıyosun nasıl olsa

nocode:
bunu koy bari

nocode:
aheuaheuahueh

heffer:
oo

nocode:
hsdagdfuıfhusahd

nocode:
keserim!

heffer:
söylemedi deme burasını koymam

heffer:
sadece kendi esprilerimi koycam

nocode:
burasını da ben koyarım

sonuçta nocode rumuzlu kişinin belirttiği gibi blog'da iyi değilim. neyse ki diğer herşeyde çok iyiyim. teşekkür ederim....

3 Mart 2009 Salı

282 / 566

bloga yazı yazmıyor olduğum yaklaşık 3 hafta, lisede kullandığım klasörü ufak kitaplığımsımda bulmamla son buldu. bu süre dahilinde nice çılgın olay başımdan geçmiş ancak blogun bu "kenef bile temizleyemeyecek" sayıdaki izleyicisiyle paylaşmama yola açmamıştı. konuya gelmekteki bu başarım bile, bu kaydı başlıbaşına bir "masterpiece" yapmaya yeterdi.

öncelikle bu kaydın başlığına bir açıklık getireyim. bulduğumu söylediğim bu klasörde bir tanede 2001 tarihli seviye tespit sınavı sonucu var. elimle düzeltmiş olduğum kısımlar haricinde - ki bu kısımlar felsefe'den 100/100 yapmam ve sınavın 12312482340823. sınav olmasında ibaret- tam bir mediocre öğrenci olduğum gerçeğini doğruluyor. 566 öğrenci arasından 282. sırayı alabilmişim. açıkçası birisinin soruları kafasına göre işaretleyerek bu sınavda ilk 100'e girebileceğini düşünen bir insan olarak bu sonuçları nasıl "ahahah olm bak tam yarısındayım dersanenin ehahahhah" diye değerlendirdiğimi merak ettim. sonuçta ben odtü'de sürünüyorum, kimisi niğde'de, kimisi ardahan'da.(bayrak yakıyolar laaaaan!)

konumuz bu değil aslında. asıl bahsetmek istediğim şey klasörde bulmuş olduğum diğer onlarca sayfa. bu sayfalar aslında o dönem ilgilendiğim şeylerin bir demirbaş listesinden farksız. sivilcesiz ama basbaya ergen bir genç olarak frp,basketbol ve müzikle ilgileniyormuşum. ne kadar ilginç değil mi? bad religionla ilgili yapılmış bir röportaj ve adamların çeşitli takım elbiseli fotoğrafları. o dönem takım elbiseli olarak tanıdığımız bir başka grup olan "kim bunlar" ile yaptığım analoji. bunu yazarken "ulan lise 2 dedik ama beyin ilkokul 3,5 gibi çalışıyor" izlenimi vermemı. herneyse envanterden devam edeyim. shaquille o'neal'ın los angels lakers formasıyla michael jordan'a -maralcan emre beyle saatlerce tartıştığımız üzere- yapmak üzere veya yapamamak üzere olduğu bir bloğun fotoğrafının olduğu 1997 tarihli bi fast break posteri, hazırlanmış elliye yakın fantasy role playing oyun karakteri ve tüm kurallarının yazılı olduğu generic bir dünya.

konuya yakın olanlar bilecektir bu karakter yaratmanın ne menem birşey olduğunu. sonuçta frp oynamak x keyifse, karakterin yaratılması 5x keyiftir. (yazıda beril ekolü) işte ben koskoca bir lise hayatını bu karakterleri yaratmakla geçirmişim. hatta yarattığım generic dünyada şehir yöneticilerinden tutup, şehirlerin haritalarına ve bu şehirlerde çeşitli malzemelerin (kafanızda canlanması için kılıç, balta , ok, yay, çakmak ve alkolik arkadaşlar için bira olarak detaylandırabiliriz) fiyatlarını belirleyerek geçirmişim. kısa bir kılıcın bile 35 altına değer bulduğu bu dünyayı yaratanın enflasyondan bihaber, hamburger+kolaya 6000 tl veren bir genç olduğunu anlamak için dahi olmaya da gerek yok sanırım. bütün bunlara ek olarak hayatımda tek oynattığım oyunun kayıtlarını bulmam da bu nostaljik bir o kadar da devrik ve sikkotron kaydı yayınlamama yol açtı. bu oyun ablam ve şu an hayatlarına yazar, boş gezenin boş kalfası ve mühendis olarak devam eden arkadaşlarına oynattığım mekan adı olarak kararık orman, çok fena çöl, şahane deniz isimlerine sahip ve amacı tabii ki bir presnsesi kurtarmak olan bir oyundu. kendilerinden 4 yaş küçük birisi olarak bunu yapmama izin vermeleri bile benim için bir lütuf sayılmalıyken adamlardan birine "hahahha charisma k ile yazılmaz ki hahahha" deme cürretinde bulunmuş idim. sonuçta 8 yıl önce yazdığım şeyleri okuma ve kendimle sonsuz taşak geçme/gurur duyma fırsatı buldum.


ha diyeceksiniz ki "saatlerdir okuyorum ske sürülcek bir bilgi alamadım". bilgi almak için yanlış yerdesiniz efendim. illa öyle bir arzunuz var ise youporn'a girin I'm under 18 e tıklayın. bilgi almak için gerekli noktaya gideceksiniz.

sinsiyırli yors kkd. kkthxbye

3 Şubat 2009 Salı

sıçış

güncel türkçe sözlükte bulunamasa da önemli bir sözcük ve kavramdır sıçış. gerçek ve mecaz anlamı olarak iki şekilde kullanılabilir.

gerçek anlamıyla sıçış: tuvalet yapma eylemi olarak tanımlanabilir. bazı yörelerde büyük abdest almak deyimiyle eşdeğerdir.

örnek kullanım : [x kişisi] 18:20:31 naber lan napıyosun?
[y kişisi] 18:21:02 sıçış...
[x kişisi] 18:21:24 nöy?
[y kişisi] 18:21:58 laptop...


mecazi anlamıyla sıçış: insanın hayatına kısa yada uzun vadede etkileri olan hatalara verilen isim. argo olarak kullanıldığı düşünülse de "ben bir hata yaptım" demek yerine "ben SIÇTIM" demek her daim daha samimi ve daha gerçek olacaktır. genel olarak sıçışları ikiye ayırabiliriz.

majör sıçışlar: sıçışların insan hayatını direk olarak etkilediği durumlarda kullanılabilir. majör bir sıçış ardından rutin olarak 2-3 aylık bir utanma süresi ve 2-3 haftalık bir bunalım beklenir. bu tip sıçışlar insanın hayatı boyunca hatırlayacağı ve konu her geçtiğinde renkten renge gireceği durumlardır.



minör sıçışlar: günlük ve hatta saatlik olarak tanımlanabilecek sıçışlardır. sonuçlar insan hayatını direk olarak etkilemez. durumsal salaklıkların yol açabileceği bu sıçışlar arkadaş ortamında anlatılır ve sıçış sahibi kişi kenarda durup "eki eki" diye güler(oytun?).


majör ve minör sıçışlara verilebilecek çeşitli örnekler:

tuvalete girmişsinizdir ve tuvalet kağıdı yoktur. kemik dergisi tercih sebebi.
pes'te juventus'u alırsınız, biyfın ve del pierro gridir.
blogunuza yazı yazarken elektrikler gider kaydetmemiş olduğunuz yazılar gider.
çayınıza şeker yerine tuz atarsınız.
dersin yerini yanlış hatırlayıp yanlış sınıfa dalarsınız.


sınavın gününü unutur derse withdraw çekersiniz.
arın pes'te inter'i alır, adriano ve ipraam gridir.
son teslim gününde yazılan %20 lik projenin conclusion'ını sıkarken elektrikler gider.(proje de...)
toplu bir davette ana yemeğin içine tuz yerine şeker atarsınız.
göl'de son arabada geldikten sonra mixer'in power kablosunun eksik olduğunu farkedersiniz.


sıçışla ilgili örneklerimiz bunlar. bundan sonraki yazımda kendimle ilgili örnekler vereceğim ve en son mükemmel sıçışımla ilgili bilgileri siz değerli okuyucularımla paylaşacağım.

sıçışsız mutlu günler dilerim...








1 Şubat 2009 Pazar

zeroes

her pazar günü saat 22.00'de elime çekirdeği alıp heroes izliyorum. ilk sezonun sonundan beri zaten hiçbirşey anlamıyorum. herkes zamanda seyahat etme yeteneğine sahip olduğundan bir bölümde kötü olan adam diğer bölümde en kral iyi oluyor. mesela peter amcam bir bölümde suratında yara izleriyle dünyanın en karizmatik kahramanını canlandırırken diğer bölümde yeteneği falan yok şamar oğlanına dönüyor. benim en son anladığımı düşündüğüm sahne peter'ın irlanda'lı kıza aşık olup geleceğe gidip onu kaybettiği sahnedir -ki bölümler sonra bu sahneyi de anlamadığımı farkettim.

aslında ben bu diziye ablamla başlamıştım. kendisinin konuya uzaklığından olsa gerek tüm heroes izleme sürecinde kendimi tam bir heroes-geek addediyordum ama ikinci sezonun başlangıcıyla anladım ki "i'm not a girl, not yet a woman".

şimdi spoilerla dolu bi paragraf olacak sezon 3 bölüm 10 itibariyla uyarmadan geçmeyeyim. açıkçası ben bu heroes'u cnbc'e'den takip ediyorum. diğer dizileri internetten indirip izliyorum ama alışmamış götte don durmuyor bu heroes'un hiçbir bölümünü internetten edinip izlemedim. az önce imdb'den kontrol ettim sezon olmuş sana 3 -ben 2 zannediyorum-. bu sezonda çok olaylar oldu. benim taa 1. sezondan hatırladığım çocukların -acıların çocuğu peter ve all-time winner nathan- babası dirildi. koskoca binanın ağzına sıçan patlamada mundar olan kadın -ali larter'ın canlandırdığı tüm karakterler işte- canlandı. hiro bir ileri bir geri gidip zaman-mekan olayının orta yerine sıçtı ve hatta tüy dikti. parkman niye olduğunu hiç anlamadığım bir şekilde güney afrika'ya gitti. sizin anlayacağınız heroes cephesinde durumlar karışık ama ben hiç aksatmıyorum. anlam veremiyorum, bağlantı kuramıyorum ama durmadan izliyorum.

Go Heroes Go!!!

yeni doğmuş bir bebek gibi...


internet başına oturduğumda genelde ziyaret ettiğim 3-4 sitenin yanına hergün çeşitli blog'ların eklendiğini farkettim. biliyorum bu blog hadisesi yaklaşık 5 ila 7 yıldır çeşitli şekillerde popüler orada burada ama bize diziler falan zaten 1 yıl geç gelir. bu biricik beril hanım kızımız ayrıca maralcan bey kişisi beni bloglarında çeşitli şekillerle kullandığından bende bir blog sahibi olmayı uygun gördüm. öncelikle bu blog olayı çok acayip yani düşünün ki dünyanın "en" tekrarlıyorum "en" sikko yazarı olsanız bile, bir şekilde yazılarınızı insanların ulaşabileceği şekilde yayınlayabiliyorsunuz. ulan bok (selam olsun bok lakabını bir şekilde edinebilmiş herkese) sen imla nedir bilmez iken küçük ünlü uyumunu sadece küçük harflere uygulanabiliyo zannederken nasıl olur da hergün asgari 5 kişinin okuyabildiği bi platformda kendini ifade edebilirsin. kusura bakmayın ama hasiktir ordan. yani bu windows ses kaydedicisinde yaptığın bir şarkıyı d&r'a götürüp raflar arasına "Kursat - Bende Yaralandım" isimli bir albüm sıfatıyla koymaya benzer. zaten myspace, purevolume falan gibi sitelerin hepsi az önce yukarıda anlattığım olayı hayata geçiren durumlar. o zaman "ne diye açtın bu blog'u bu kadar atıp tutuyorsun" diyenlere kocaman bi nanik göndermek istiyorum. kıskandım ulan! bende isterim insanların hergün girip "yok şöyle beğendim, yok böyle hastasıyım" demelerini. yazıların bu kaliteyle sürmesi halinde bir kitap teklifinin çok uzak olmadığının da farkındayım zaten.

blog dünyasına hoş geldim, üstüste 20 kadar post atabilirim heyecanımı, entüziyazmımı mazur görün...